Betül Boncuk: Bir var mış, bir yokmuş!

Programcı yazar Betül Boncuk yazdı! Bir var mış, bir yokmuş!


 

Bir Varmış Bir Yokmuş ile Başlayan Hikayemiz

Bir varmış, bir yokmuş.
Bütün hikâyelerin başı, bütün masalların nefesi bu cümlede saklıdır. Var olmanın ve yok olmanın iç içe geçtiği, hayatın kendisini en yalın hâliyle anlatan bir başlangıç. Hepimizin hayatı da aslında böyle başlamaz mı? Bir an gelir dünyaya adım atarız, bir an gelir sessizce veda ederiz. İkisi arasında kalanlar ise bizim hikâyemizdir.

Bu dünyaya geldiğimiz anda yazılmaya başlar kendi masalımız. Her doğan bebek, sıfırdan başlayan bir hikâyenin baş kahramanıdır. Ailesi, çevresi, yaşadığı şehir, aldığı eğitim; hepsi bu hikâyenin satır aralarına eklenir. Ancak bazen, bu hikâyenin yönünü belirleyen şey yalnızca şartlar değil, kalbimizin atışıdır. İçimizde büyüyen umutlar, hayaller, korkular ve cesaretler, hikâyemizin asıl rengini belirler.

Bir varmış, bir yokmuş dedik ya… Hayatın her anı da bir varoluş ve yok oluş döngüsüdür. Dostluklar kurulur, zamanla eksilir. Sevdiklerimizle güleriz, sonra bir gün sessiz vedalarla ayrılırız. Hayaller kurarız, bazıları büyür, bazıları solup gider. Her kayıp, her yeni başlangıç, hikâyemize derin bir iz bırakır. Biz farkında olsak da olmasak da, her an bir şeyleri uğurlayıp bir şeylere merhaba deriz.

Çünkü varlık, yoklukla anlam kazanır.
Işığı değerli kılan şey, karanlığın varlığıdır. Mutluluğun kıymeti, hüzünle ölçülür. Bizler de hayatın bu görünmez terazisinde, her anı bilinçli yaşadıkça gerçek hikâyemizi yazmış oluruz.

Hikâyemizi Yazarken

Çocukken masallarda prensesler, kahramanlar, ejderhalar ve sihirli ormanlar olurdu. Her şey mucizevi ve mümkündü. Büyüdükçe gerçek dünyanın da kendine has sihirlerini fark etmeye başlarız: Bir annenin sabrı, bir arkadaşın vefası, bir öğretmenin bir cümleyle açtığı kapılar, bir yabancının tebessümü… İşte gerçek hayatın büyüsü de budur.

Büyüdükçe anlarız ki, sihir, yalnızca doğaüstü olaylarda değil; sıradan anların içindeki olağanüstü anlamlarda gizlidir. Ve biz, her tercihle, her düşünceyle, hikâyemizin yönünü belirleriz.
Kimi zaman hayatımız bir masal gibi ilerler: Mutlu, renkli ve umut dolu. Kimi zaman ise karanlık ormanlarda kaybolmuş gibi hissederiz. Ancak unutulmamalıdır ki her masalın içinden geçen kahramanlar vardır. Korktukları, düştükleri, vazgeçmek istedikleri anlar olmuştur. Ama yine de yoluna devam edenler, sonunda kendi masallarını yazarlar. Biz de öyleyiz. Ne zaman düşsek, yeniden kalkmak için içimizde bir neden buluruz. Çünkü hikâyemizin yazarı da kahramanı da biziz.

Ve bilmeliyiz ki, yaşadığımız her şey -ister sevinç ister keder olsun- hikâyemizin dokusunu daha güçlü, daha derin kılar. Gerçek kahramanlık, yenilmeden yürüyebilmektir.

Bir Masalın İçinde

İnsanın hayatı boyunca en çok ihtiyaç duyduğu şeylerden biri anlam arayışıdır. "Neden yaşıyorum?", "Bu hikâyenin amacı ne?" gibi sorular, hikâyemizin derin sayfalarında sık sık karşımıza çıkar. Bazen yolumuzu kaybetmiş hissederiz. Bazen rüzgârlar bizi istemediğimiz yerlere sürükler. Fakat her kayboluş, aslında yeni bir başlangıcın habercisidir. Her bitiş, başka bir varoluşun kapısını aralar.

Hayatın mucizesi de burada gizlidir: Yeniden başlayabilmekte. Hikâyemizi, hangi sayfasında olursak olalım, dilediğimiz gibi değiştirebilme gücüne sahibiz. Başkalarının bize biçtiği rolleri, toplumun dayattığı kimlikleri bir kenara bırakıp kendi özgün hikâyemizi yazabiliriz. Çünkü hiçbir masal başka bir masala benzemez; hiçbir hayat başka bir hayatın kopyası değildir.

Ve belki de anlam, büyük başarılarda değil; küçük iyiliklerde, sessiz sevinçlerde, paylaşılmayan ama içten yaşanan zaferlerde gizlidir. Hayat, gözle görünen değil, gönülle hissedilendir.

Bir Varmış, Bir Yokmuş: Olan ve Olmayan Arasında

İnsan hayatı bir çizgi gibi değildir; dalgalıdır, inişli çıkışlıdır. Bazen zirvelerde, bazen diplerde buluruz kendimizi. Mutluluğun ve hüznün, kaybın ve kazancın, aşkın ve ayrılığın birbirine ne kadar yakın olduğunu ancak yaşayarak öğreniriz. Bu yüzden "Bir varmış bir yokmuş" sözü yalnızca bir başlangıç değildir; aynı zamanda hayatın ta kendisidir.

Sevdiğimiz birinin gülümsemesi varken bir gün sessizliğe karışabileceğini bilmek… Kurduğumuz hayallerin bazen gerçek olup bazen yıkılabileceğini görmek… Hepsi bizi olgunlaştırır, güçlendirir, derinleştirir. Zamanla anlarız ki hiçbir şey sonsuz değildir. Bu bilinç, bize hem hayatın kıymetini öğretir hem de kayıpların ardından yeniden gülümseyebilme cesareti verir.

Öyleyse, hikâyemizi yazarken unutmamalıyız: Her varlık bir mucizedir; her yokluk bir derstir. Ve her gün, yeniden yazılmaya değer.

Sonuç Yerine: Hikâyemiz Devam Ediyor

Ve işte böyle…
Bir varmış, bir yokmuşla başlayan hikâyemiz, her gün yeni satırlarla yazılmaya devam ediyor. Kimi zaman kırık dökük, kimi zaman pırıl pırıl parlayan satırlarla… Bazen büyük harflerle, bazen sessiz fısıltılarla… Ama her daim özgün ve bize ait.

Şunu unutmamalıyız: Hikâyemizin kahramanı biziz. Ve en güzel hikâyeler, zorluklara rağmen umudu yitirmeyenlerin hikâyeleridir.
Bir varmış, bir yokmuş... Ve hâlâ varız.
Hâlâ yazıyoruz.

Bir Varmış, Bir Yokmuş — Şiir

Bir varmış, bir yokmuş,
Arasında bir an varmış.
Göz kırpan yıldız gibi,
Sönen ve doğan varmış.

Bir nefesmiş hayat dediğin,
Bir bakışta solan gül gibi,
Sevgiyle ekilen umut tohumları,
Zamanla çiçek açarmış.

Yokluk korku değilmiş,
Var olmak sonsuzluk değilmiş.
Her yok oluş, yeni bir doğuşa,
Her kayıp, yeni bir buluşa kapı açarmış.

Öyleyse yazmaya devam et,
Öyleyse inanmaya devam et.
Çünkü hayat,
Bir varmış bir yokmuş...
Ve sen varmışsın! Saygı ve sevgilerimle Betül Boncuk