ÖFKE VE ŞİDDET NORMALLEŞİYOR MU?

ÖFKE VE ŞİDDET NORMALLEŞİYOR MU?

 

Öfke ve şiddet toplumumuzda giderek artan ve artmakla da kalmayıp, normalleşen bir davranış biçimine dönüştü. Ülkemizde yaşanan ekonomik ve sosyal sorunlar, umutsuzluk, gelir dağılımındaki adaletsizlik, eğitim kalitesinin giderek düşmesi, sağlık hizmetlerinden yeterince ve kaliteli hizmet alamama ve insanların sosyal bir varlık olarak, sosyalleşmeyi gerçekleştirmede yaşadığı zorluklar öfkeyi ve elbette şiddeti beraberinde getiriyor.

 

Duygu durum yönelmesi veya değişmesi diye de tanımlayacağımız öfke nedir diye soracak olursak, öfke; bir tehdide, haksızlığa veya hayal kırıklığına karşı verilen doğal bir duygusal tepkidir. Genellikle de bir engellenme durumu veya bir algılanan tehlike ile tetiklenir. Öfkenin dışa vurumsallığı yaygın olarak, bağırmak veya şiddet göstermek şeklinde oluşmaktadır.

 

Şiddet ise genellikle öfke duygusunun kontrolsüz bir şekilde dışa vurumu olarak ortaya çıkan bir davranış biçimidir. Şiddet,öfkenin bir yansıması olarak, fiziksel zarar verme, psikolojik baskı kurma, tehdit etme veya maddi zarara yol açma gibi farklı şekillerde görülebilir.

 

Elbette öfke ve şiddet birbirinden ayrı psikolojik tanımlar olsa da son yıllarda toplumsal sorunlar karşısında bu iki kavram sürekli yan yana gelmektedir. Şiddet giderek yaygınlaşıyor ve bu durum toplumun her kesimini ciddi anlamda endişelendiriyor. Kadınlar, çocuklar, ayvanlar, yaşlılar ve toplumun diğer unsurları güvende değil. Kimse kendini güvende hissetmiyor. İnsanların çocukluktan itibaren yaşadığı travmalar, biyolojik faktörler, özsaygı eksikliği, aile yapısı, kültürel etkenler gibi pek çok unsur öfke ve şiddeti tetikliyor.

 

Toplumda yaygınlaşan şiddetin azaltılması için hepimize yüksek derecede görevler düşüyor. Devlet kurumları topyekunkonuya el atmalı ve acil çözüm önerlerini hayata geçirmelidir. Bu noktada sivil toplum kuruluşları, eğitim kurumları ve sosyal kuruluşlar da bu sürecin içinde olmalıdır.

 

Dijital dönüşüm zaten hepimizi giderek yalnızlaştırıyor. En azından sosyal birey olma ve toplumla birlikte yaşama konusunda, sürdürülebilir farkıdalıklara acilen zemin hazırlamalıyız.

Hnr. Dr. Musa Karademir

Diplomatlar Birliği (BDU) Kurucu Başkanı