Oruç borcum var ne yapmalıyım?

Dini Haberler 16.03.2025 - 16:30, Güncelleme: 16.03.2025 - 16:30
 

Oruç borcum var ne yapmalıyım?

"Her kim, geçen Ramazan'dan borcu varken yeni Ramazan'a ulaşırsa, ondan (bu yeni) oruç kabul olunmaz."
Oruç Borcunun Olması Kişinin Tuttuğu Ramazan Orucunun Sevabını Etkiler mi? Oruç borcunun olması kişinin tuttuğu ramazan orucunun sevabını etkiler mi?  Kişinin çok sayıda kaza orucu varsa nasıl tutmalıdır? Ramazan orucunu tutmakla yükümlü olduğu hâlde tutmamış veya bir mazeretten dolayı tutamamış kimseler; öncelikle tutmadıkları bu oruçların sayısını belirlerler ve bu oruçlarını, oruç tutmanın yasak olduğu bayram günlerinin dışındaki günlerde kaza ederler Ramazan ayında tutulamayan veya başlanıp da bozulan oruçların kaza edilmesi gerekir. Kur'an-ı Kerim'de, “İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutar.” (Bakara, 2/184) buyurulmaktadır. Kazaya kalan oruçlarımızı ne zaman tutacağımız konusunda herhangi bir kısıtlama yoktur. Ancak, ölümün ne zaman geleceğini bilemediğimiz için, ilk fırsatta bu oruçları kaza etmemiz gerekir. Özellikle hanım kardeşlerimiz, ayın belli dönemlerinde oruç tutamadıkları için her sene Ramazan'dan biriken borçları olabilmektedir. Bu borçları, bir sonraki senenin Ramazan'ı gelmeden kaza etmeye özen göstermek gerekir. Bu noktada, üç aylar bizler için büyük bir fırsat sunuyor. Oruç borçlarımızı tamamlayarak, Ramazan-ı Şerif'e sıfır borçla girmek bir Müslümanın temel ilkesi olmalıdır. Hatta sadece oruç borçlarıyla sınırlı kalmayıp, Ramazan'a girerken tüm maddi ve manevi borçlarımızı sıfırlamaya gayret etmeliyiz. Biliyorsunuz, Şaban ayının 15. gecesi, yani Berat gecesi, büyük faziletlerin olduğu bir gecedir. O gece, Cenab-ı Allah dünya semasına tecelli ederek, "Bağışlanma isteyen yok mu? Af dileyen yok mu? Ben onu bağışlayayım." buyurur. Ancak kin güden, kardeşiyle dargın olan kimseler bu bağışlanmadan mahrum kalır. Bu sebeple, maddi ve manevi hesaplarımızı gözden geçirerek, özellikle Ramazan'a yaklaşırken tüm haklarımızı ve sorumluluklarımızı yerine getirmeye çalışmalıyız. Bu kapsamda, öncelikle oruç ve namaz borçlarımızı, ardından insanlarla olan haklarımızı ve hukukumuzu değerlendirmeliyiz. Şöyle bir nefis muhasebesi yaparak, kimin hakkına girdik, kime haksızlık ettik, kiminle bir meselemiz oldu bunları gözden geçirmeliyiz. Bir Müslüman nasıl ölmeden önce ahiret hazırlığını yapması gerekiyorsa, dünya işlerinde de aynı titizliği göstermelidir. Bu çerçevede, borçlarımızı yazılı bir şekilde kayıt altına almak, varsa yemin kefaretleri, fidyeler ve diğer dini sorumluluklarımızı belirlemek de önemlidir. Ramazan'dan önce bunları sıfırlamak için elimizden geleni yapmalıyız. Orucun şu dönemde kaza edilmesi gerekir, aksi takdirde büyük bir günah olur gibi net bir hüküm bulunmasa da, üzerimizdeki borcu sebepsiz yere geciktirmenin doğru olmadığı açıktır. Sonuç olarak, Ramazan-ı Şerif, bizler için yeni bir başlangıç mevsimidir. Oruç borçlarımızı tamamlayarak, gönül huzuruyla Ramazan'a girmek en uygun ve en doğru davranış olacaktır. Oruç Borcu ile Ölürsek Ne Olur?  Tarih: 15 Nisan 2024 Orucun ŞartlarıRAMAZAN ÖZEL Ölen kişinin oruç borcu nasıl ödenir? Oruç borcu ile ölen kimsenin durumu. Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Bir kimse, oruç borcuyla ölürse, yakını onun yerine orucunu tutar.” [1]  ÖLEN KİŞİNİN ORUÇ BORCU NASIL ÖDENİR? Ramazan orucu, mükellef olan her Müslümanın tutması gereken ilâhî bir borçtur. Herhangi bir sebeple oruç borcunu ödeyemeden vefat eden kimseyi bu borcundan kurtarmak için, onun yerine bir yakını oruç tutabilir. Yakınlık, hadisimizde “velî” kelimesiyle ifade edilmiştir. Bu yakınlık bazı âlimlere göre ölenin oğlu, kızı, anası, babası gibi bir yakınlık, bazılarına göre ona mirasçı olan kimseler, bazılarına göre de onun akrabası olan herkestir. İslâm âlimlerinin büyük bir kısmı, ramazan orucunu tutamadan ölen kimse namına her gün bir fakire sadaka vermeyi tavsiye eden hadisleri dikkate alarak, ölen kimsenin yerine oruç tutmaktansa fidye vermeyi uygun görmüşler ve hadisimizdeki “Onun yerine yakını oruç tutar” ifadesini, ölenin yakını, fakirleri doyurarak onun oruç borcunu ödemiş olur, şeklinde yorumlamışlardır. Buna göre, tutulamayan her oruç için, ramazanda verilen fitre kadar bir miktar para fakirlere dağıtılacaktır. İmâm Mâlik bu görüştedir. İmâm Şâfiî’nin bu konuda iki görüşü vardır. İlk görüşü, hadisimize uygun olarak, oruç tutulabileceği yönündedir. Kitabımızın müellifi Nevevî İmâm Şâfiî’nin bu görüşünün daha doğru olduğunu söylemiştir. Şâfiî, sonraları görüşünü değiştirmiş, oruç tutulmayıp fakirleri doyurmanın veya onlara yiyecek vermenin daha uygun olacağını söylemiştir. Ahmed İbni Hanbel de yukarıdaki hadisi esas almış ve oruç borcuyla ölen kimsenin yerine yakınının oruç tutabileceğini söylemiştir. İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe, şayet ölen kimse “oruç borçlarım için fidye verin” diye vasiyet etmişse onun yerine fidye verileceğini, vasiyet etmemişse verilmeyeceğini söylemiştir. Bununla beraber oruç borcu bulunan kimsenin, vasiyetinde bunu mutlaka belirtmesi gerektiğini söylemiştir. Ölenin yerine oruç tutmaktansa fakirlere sadaka vermeyi savunan âlimler, Peygamber  aleyhisselâm’ın bir başkası yerine namaz kılınamayacağını, hatta oruç da tutulamayacağını belirten hadisleri olduğunu, bu sebeple ölünün yerine yakınlarının oruç tutmasının uygun olmadığını söylemişlerdir. Bir de bazı âlimler, yine bu konudaki değişik hadisleri dikkate alarak, farz olan ramazan orucu ile vâcip olan adak (nezir) orucunu birbirinden ayırmışlar, bir kimsenin başkası yerine ramazan orucunu tutamayacağını, ama adak orucunu tutabileceğini belirtmişlerdir.
"Her kim, geçen Ramazan'dan borcu varken yeni Ramazan'a ulaşırsa, ondan (bu yeni) oruç kabul olunmaz."

Oruç Borcunun Olması Kişinin Tuttuğu Ramazan Orucunun Sevabını Etkiler mi?

Oruç borcunun olması kişinin tuttuğu ramazan orucunun sevabını etkiler mi? 

Kişinin çok sayıda kaza orucu varsa nasıl tutmalıdır? Ramazan orucunu tutmakla yükümlü olduğu hâlde tutmamış veya bir mazeretten dolayı tutamamış kimseler; öncelikle tutmadıkları bu oruçların sayısını belirlerler ve bu oruçlarını, oruç tutmanın yasak olduğu bayram günlerinin dışındaki günlerde kaza ederler

Ramazan ayında tutulamayan veya başlanıp da bozulan oruçların kaza edilmesi gerekir. Kur'an-ı Kerim'de, “İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutar.” (Bakara, 2/184) buyurulmaktadır.

Kazaya kalan oruçlarımızı ne zaman tutacağımız konusunda herhangi bir kısıtlama yoktur. Ancak, ölümün ne zaman geleceğini bilemediğimiz için, ilk fırsatta bu oruçları kaza etmemiz gerekir. Özellikle hanım kardeşlerimiz, ayın belli dönemlerinde oruç tutamadıkları için her sene Ramazan'dan biriken borçları olabilmektedir. Bu borçları, bir sonraki senenin Ramazan'ı gelmeden kaza etmeye özen göstermek gerekir.

Bu noktada, üç aylar bizler için büyük bir fırsat sunuyor. Oruç borçlarımızı tamamlayarak, Ramazan-ı Şerif'e sıfır borçla girmek bir Müslümanın temel ilkesi olmalıdır. Hatta sadece oruç borçlarıyla sınırlı kalmayıp, Ramazan'a girerken tüm maddi ve manevi borçlarımızı sıfırlamaya gayret etmeliyiz.

Biliyorsunuz, Şaban ayının 15. gecesi, yani Berat gecesi, büyük faziletlerin olduğu bir gecedir. O gece, Cenab-ı Allah dünya semasına tecelli ederek, "Bağışlanma isteyen yok mu? Af dileyen yok mu? Ben onu bağışlayayım." buyurur. Ancak kin güden, kardeşiyle dargın olan kimseler bu bağışlanmadan mahrum kalır. Bu sebeple, maddi ve manevi hesaplarımızı gözden geçirerek, özellikle Ramazan'a yaklaşırken tüm haklarımızı ve sorumluluklarımızı yerine getirmeye çalışmalıyız.

Bu kapsamda, öncelikle oruç ve namaz borçlarımızı, ardından insanlarla olan haklarımızı ve hukukumuzu değerlendirmeliyiz. Şöyle bir nefis muhasebesi yaparak, kimin hakkına girdik, kime haksızlık ettik, kiminle bir meselemiz oldu bunları gözden geçirmeliyiz. Bir Müslüman nasıl ölmeden önce ahiret hazırlığını yapması gerekiyorsa, dünya işlerinde de aynı titizliği göstermelidir.

Bu çerçevede, borçlarımızı yazılı bir şekilde kayıt altına almak, varsa yemin kefaretleri, fidyeler ve diğer dini sorumluluklarımızı belirlemek de önemlidir. Ramazan'dan önce bunları sıfırlamak için elimizden geleni yapmalıyız. Orucun şu dönemde kaza edilmesi gerekir, aksi takdirde büyük bir günah olur gibi net bir hüküm bulunmasa da, üzerimizdeki borcu sebepsiz yere geciktirmenin doğru olmadığı açıktır.

Sonuç olarak, Ramazan-ı Şerif, bizler için yeni bir başlangıç mevsimidir. Oruç borçlarımızı tamamlayarak, gönül huzuruyla Ramazan'a girmek en uygun ve en doğru davranış olacaktır.

Oruç Borcu ile Ölürsek Ne Olur?

 Tarih: 15 Nisan 2024 Orucun Şartları RAMAZAN ÖZEL

Ölen kişinin oruç borcu nasıl ödenir? Oruç borcu ile ölen kimsenin durumu.

Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Bir kimse, oruç borcuyla ölürse, yakını onun yerine orucunu tutar.” [1] 

ÖLEN KİŞİNİN ORUÇ BORCU NASIL ÖDENİR?

Ramazan orucu, mükellef olan her Müslümanın tutması gereken ilâhî bir borçtur. Herhangi bir sebeple oruç borcunu ödeyemeden vefat eden kimseyi bu borcundan kurtarmak için, onun yerine bir yakını oruç tutabilir. Yakınlık, hadisimizde “velî” kelimesiyle ifade edilmiştir. Bu yakınlık bazı âlimlere göre ölenin oğlu, kızı, anası, babası gibi bir yakınlık, bazılarına göre ona mirasçı olan kimseler, bazılarına göre de onun akrabası olan herkestir.

İslâm âlimlerinin büyük bir kısmı, ramazan orucunu tutamadan ölen kimse namına her gün bir fakire sadaka vermeyi tavsiye eden hadisleri dikkate alarak, ölen kimsenin yerine oruç tutmaktansa fidye vermeyi uygun görmüşler ve hadisimizdeki “Onun yerine yakını oruç tutar” ifadesini, ölenin yakını, fakirleri doyurarak onun oruç borcunu ödemiş olur, şeklinde yorumlamışlardır. Buna göre, tutulamayan her oruç için, ramazanda verilen fitre kadar bir miktar para fakirlere dağıtılacaktır. İmâm Mâlik bu görüştedir.

İmâm Şâfiî’nin bu konuda iki görüşü vardır. İlk görüşü, hadisimize uygun olarak, oruç tutulabileceği yönündedir. Kitabımızın müellifi Nevevî İmâm Şâfiî’nin bu görüşünün daha doğru olduğunu söylemiştir. Şâfiî, sonraları görüşünü değiştirmiş, oruç tutulmayıp fakirleri doyurmanın veya onlara yiyecek vermenin daha uygun olacağını söylemiştir. Ahmed İbni Hanbel de yukarıdaki hadisi esas almış ve oruç borcuyla ölen kimsenin yerine yakınının oruç tutabileceğini söylemiştir. İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe, şayet ölen kimse “ oruç borçlarım için fidye verin” diye vasiyet etmişse onun yerine fidye verileceğini, vasiyet etmemişse verilmeyeceğini söylemiştir. Bununla beraber oruç borcu bulunan kimsenin, vasiyetinde bunu mutlaka belirtmesi gerektiğini söylemiştir. Ölenin yerine oruç tutmaktansa fakirlere sadaka vermeyi savunan âlimler, Peygamber  aleyhisselâm’ın bir başkası yerine namaz kılınamayacağını, hatta oruç da tutulamayacağını belirten hadisleri olduğunu, bu sebeple ölünün yerine yakınlarının oruç tutmasının uygun olmadığını söylemişlerdir.

Bir de bazı âlimler, yine bu konudaki değişik hadisleri dikkate alarak, farz olan ramazan orucu ile vâcip olan adak (nezir) orucunu birbirinden ayırmışlar, bir kimsenin başkası yerine ramazan orucunu tutamayacağını, ama adak orucunu tutabileceğini belirtmişlerdir.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve nethaberler.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.