Rüzgar Ahmet!

Gündem 07.01.2025 - 13:21, Güncelleme: 07.01.2025 - 13:24
 

Rüzgar Ahmet!

Madem açık konuşmak gerekiyor biz de konuşalım.
RÜZGÂR AHMET Madem açık konuşmak gerekiyor biz de konuşalım. Öyle diyor Ahmet Hakan hayat hikâyesi röportajında, “Polemik insanı değilim, açık konuşmayı seviyorum.” Biz de Ahmet beye açık konuşalım, açıktan soralım.  Müftü oğlu Ahmet de diyebilirsiniz, babası Müftüydü Ahmet Hakan’ın, hemen şimdi siz babası müftü ise oğlunda harika bir karakter vardır diyebilirsiniz, bu noktada kimsenin görüşüne karşı çıkmam, ben bu limandan biraz uzağım.  TGRT’de muhabir olarak başladığı mesleğine Kanal 7 de haber müdürlüğü ve Program sunucusu olarak devam etti. “meşhur iskele sancak” programı hatırlarsınız, o dönemlerde ülkemizde, türban, üniversite, sakal, kılık kıyafet sorunları gün geçtikçe tırmanırken, Ahmet Hakan’ın da bu noktada muhafazakâr kitlenin sesi olan televizyonda görev yapması hasebiyle kariyeri de yukarıya doğru tırmanmaya başlamıştı. Daha sonra Yeni şafak gazetesi, sabah gazetesi derken, nihayet beklenen rüzgâr esti ve Ahmet bey 2011 yılında Hürriyete geçti. 2005 itibari ile de CNN Türk çatısı altında kendine yer buldu. İşte size bilindik bir Ahmet Hakan geçmişi. “Ne var canım buraya kadar her şey normal” diyebilirsiniz. Aslında hiçbir şey normal değil, Milli Türk Talebe Birliği ve Akıncıların suyunu içmiş birisi olması dikkatleri üzerine çekmeye yetiyor bence. Dünyanın en eski üniversitesi olduğu ve halen öğrenci yetiştirdiği bilinen Bologna Üniversitesi bile Türk Talebe Birliği kadar öğrenci yetiştirmedi her halde? Yani Ahmet Hakan ve onun gibilerinin memleket meselelerinde senden benden daha hassas olması icap eder diye düşündüm. O Kanal 7 yıllarında ki, mazlum Müslümanların sesi olmaya çalışan Ahmet’ten, İmralı’nın sesi olmaya çalışan Ahmet’e uzanan bu serüven dikkatleri ister istemez celp ediyor.  Kişi neye inanıyorsa, hangi dâvayı savunuyorsa o uğurda bir yol alır diye biliyorum ben, kendimden biliyorum bunu en azından, hiçbir zaman dâvama olan inancım ve faydalı olma gayretim değişmedi. Büyük insanlarda daima bu anlayışı benimsemiş ve tarihe konu olmuşlardır öyle değil mi? Bakın rüzgâr Ahmet tam da bu minvalde ne diyor. “Ben, bir misyongazetecisi, belli bir dâvanın gazetecisi olmaktan çıkıp daha mesafeli bir gazetecilik anlayışına sahip olmalıyım diye düşündüm” Dâvasını bir köşeye atıp, o muhafazakâr kitlenin sesi olmaktan çıkıp, daha entelektüel bir gazeteci olmak istiyordu. Oldu da hem de en âlâsından. Geçenlerde bir yazı kaleme aldı bu rüzgâr Ahmet, bir anda kandilin gazetecisi oluvermek geçti içinden; “ Ay hadi İnşallah” başlıklı yazısında, Öcalan’a bebek katili diyenleri süreci baltalamakla suçladı. İnsan, sanıyorum burada biraz olsun utanma duygusunu hisseder. Bu barış süreci hangi şartlara evrilir, sonuç ne olur bilmem, kimileri destekler kimileri karşı çıkar bunu da anlarım. Amma sonuç, şartlar ne olursa olsun, Öcalan’ın bebek katili olduğunu değiştirmez ki. Ey rüzgâr Ahmet, “Bir misyonun gazetecisi olmayacağım” dediğinde, kafandaki misyon bu muydu?  Anlaşılan rüzgâr Ahmet, Öcalan’a “bebek katili” denilmesinden hayli rahatsız oldu, oldu ki, bunu ”üç itiraz” ile kaleme aldı. Önce, sanırım şunu ifade etmem gerekir. Dem Parti eş başkanlarından biri çıkıyor diyor ki; “Seyit Rıza ne yaptıysa, Şeyh Sait ne yaptıysa, Sakineler ne yaptıysa onu yapacağız” Bu ne demektir, bu açıkça Ülkemizi tehdit etmektir, bu sözü söylediklerinde de çıkıp bir şeyler deseydin ya rüzgâr Ahmet. Öbürü çıkıyor; “Bir şekilde kırılma olacak, ya bizim istediğimiz gibi olacak, ya da her yer Gazze olacak!” bu sözlere bir şey dedin mi? Elbette hayır! Çünkü sana dokunan bir şey yoktu. Yani süreci tehdit ile yürütüyorlar, bunlara kızan vatandaşta haklı olarak, “Bebek katili” diyerek başlamak istiyor söze. Sevgili rüzgâr Ahmet, sen bu barış sürecini destekleyen tarafta olabilirsin bunu anlarım, zaten başka yerde olman da beklenemezdi. Sorun şu ki, hiçbir halde, bu hal, Öcalan’ın serbest kalıp dillere destan düğünü yapılmakla sonuçlansa da, bebek katili olduğu gerçeğini değiştirmez! Değiştirmediği içinde, Öcalan’a “bebek katili” diyenler süreci baltalamış olmaz! Bu realiteye aykırıdır. Burada seni rahatsız eden sürecin baltalanması değil, “fırsat bu fırsat” diyerek Öcalan’ın üstüne yapışmış olan “bebek katili” etiketini sökmeye çalışmaktır.  Beni sakın yanlış anlama, rüzgâr Ahmet, seni küçümsemek ya da, aşağılamak için söylemiyorum ancak, eğer sen “bebek katili” sözünü süreci parçalamak olarak görüyorsan, sende gerçekten, çöpe sürülecek akıl yok!  MEHMET HACIİSMAİLOĞLU   
Madem açık konuşmak gerekiyor biz de konuşalım.

RÜZGÂR AHMET

Madem açık konuşmak gerekiyor biz de konuşalım.

Öyle diyor Ahmet Hakan hayat hikâyesi röportajında, “Polemik insanı değilim, açık konuşmayı seviyorum.” Biz de Ahmet beye açık konuşalım, açıktan soralım. 

Müftü oğlu Ahmet de diyebilirsiniz, babası Müftüydü Ahmet Hakan’ın, hemen şimdi siz babası müftü ise oğlunda harika bir karakter vardır diyebilirsiniz, bu noktada kimsenin görüşüne karşı çıkmam, ben bu limandan biraz uzağım. 

TGRT’de muhabir olarak başladığı mesleğine Kanal 7 de haber müdürlüğü ve Program sunucusu olarak devam etti. “meşhur iskele sancak” programı hatırlarsınız, o dönemlerde ülkemizde, türban, üniversite, sakal, kılık kıyafet sorunları gün geçtikçe tırmanırken, Ahmet Hakan’ın da bu noktada muhafazakâr kitlenin sesi olan televizyonda görev yapması hasebiyle kariyeri de yukarıya doğru tırmanmaya başlamıştı.

Daha sonra Yeni şafak gazetesi, sabah gazetesi derken, nihayet beklenen rüzgâr esti ve Ahmet bey 2011 yılında Hürriyete geçti. 2005 itibari ile de CNN Türk çatısı altında kendine yer buldu. İşte size bilindik bir Ahmet Hakan geçmişi.

“Ne var canım buraya kadar her şey normal” diyebilirsiniz. Aslında hiçbir şey normal değil, Milli Türk Talebe Birliği ve Akıncıların suyunu içmiş birisi olması dikkatleri üzerine çekmeye yetiyor bence. Dünyanın en eski üniversitesi olduğu ve halen öğrenci yetiştirdiği bilinen Bologna Üniversitesi bile Türk Talebe Birliği kadar öğrenci yetiştirmedi her halde? Yani Ahmet Hakan ve onun gibilerinin memleket meselelerinde senden benden daha hassas olması icap eder diye düşündüm.

O Kanal 7 yıllarında ki, mazlum Müslümanların sesi olmaya çalışan Ahmet’ten, İmralı’nın sesi olmaya çalışan Ahmet’e uzanan bu serüven dikkatleri ister istemez celp ediyor. 

Kişi neye inanıyorsa, hangi dâvayı savunuyorsa o uğurda bir yol alır diye biliyorum ben, kendimden biliyorum bunu en azından, hiçbir zaman dâvama olan inancım ve faydalı olma gayretim değişmedi. Büyük insanlarda daima bu anlayışı benimsemiş ve tarihe konu olmuşlardır öyle değil mi? Bakın rüzgâr Ahmet tam da bu minvalde ne diyor. “Ben, bir misyongazetecisi, belli bir dâvanın gazetecisi olmaktan çıkıp daha mesafeli bir gazetecilik anlayışına sahip olmalıyım diye düşündüm” Dâvasını bir köşeye atıp, o muhafazakâr kitlenin sesi olmaktan çıkıp, daha entelektüel bir gazeteci olmak istiyordu. Oldu da hem de en âlâsından.

Geçenlerde bir yazı kaleme aldı bu rüzgâr Ahmet, bir anda kandilin gazetecisi oluvermek geçti içinden; “ Ay hadi İnşallah” başlıklı yazısında, Öcalan’a bebek katili diyenleri süreci baltalamakla suçladı. İnsan, sanıyorum burada biraz olsun utanma duygusunu hisseder. Bu barış süreci hangi şartlara evrilir, sonuç ne olur bilmem, kimileri destekler kimileri karşı çıkar bunu da anlarım. Amma sonuç, şartlar ne olursa olsun, Öcalan’ın bebek katili olduğunu değiştirmez ki. Ey rüzgâr Ahmet, “Bir misyonun gazetecisi olmayacağım” dediğinde, kafandaki misyon bu muydu? 

Anlaşılan rüzgâr Ahmet, Öcalan’a “bebek katili” denilmesinden hayli rahatsız oldu, oldu ki, bunu ”üç itiraz” ile kaleme aldı. Önce, sanırım şunu ifade etmem gerekir. Dem Parti eş başkanlarından biri çıkıyor diyor ki; “Seyit Rıza ne yaptıysa, Şeyh Sait ne yaptıysa, Sakineler ne yaptıysa onu yapacağız” Bu ne demektir, bu açıkça Ülkemizi tehdit etmektir, bu sözü söylediklerinde de çıkıp bir şeyler deseydin ya rüzgâr Ahmet. Öbürü çıkıyor; “Bir şekilde kırılma olacak, ya bizim istediğimiz gibi olacak, ya da her yer Gazze olacak!” bu sözlere bir şey dedin mi? Elbette hayır! Çünkü sana dokunan bir şey yoktu. Yani süreci tehdit ile yürütüyorlar, bunlara kızan vatandaşta haklı olarak, “Bebek katili” diyerek başlamak istiyor söze. Sevgili rüzgâr Ahmet, sen bu barış sürecini destekleyen tarafta olabilirsin bunu anlarım, zaten başka yerde olman da beklenemezdi. Sorun şu ki, hiçbir halde, bu hal, Öcalan’ın serbest kalıp dillere destan düğünü yapılmakla sonuçlansa da, bebek katili olduğu gerçeğini değiştirmez! Değiştirmediği içinde, Öcalan’a “bebek katili” diyenler süreci baltalamış olmaz! Bu realiteye aykırıdır. Burada seni rahatsız eden sürecin baltalanması değil, “fırsat bu fırsat” diyerek Öcalan’ın üstüne yapışmış olan “bebek katili” etiketini sökmeye çalışmaktır. 

Beni sakın yanlış anlama, rüzgâr Ahmet, seni küçümsemek ya da, aşağılamak için söylemiyorum ancak, eğer sen “bebek katili” sözünü süreci parçalamak olarak görüyorsan, sende gerçekten, çöpe sürülecek akıl yok! 

MEHMET HACIİSMAİLOĞLU 

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve nethaberler.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.