Küresel Ekonomik Savaşlar ve Türkiye’nin Tecrübeleri

Eğitim 26.04.2025 - 15:25, Güncelleme: 26.04.2025 - 17:39
 

Küresel Ekonomik Savaşlar ve Türkiye’nin Tecrübeleri

Ekonominin küresel arenada kendini ispatlayan en önemli isimlerinden biri olan Ali Babacan’ın güçlü liderliği, Türkiye’nin ekonomik istikrarını sağlayarak hem içeride hem de dışarıda Türkiye’yi saygın bir konuma getirmiştir.
Küresel Ekonomik Savaşlar ve Türkiye’nin Tecrübeleri Ekonominin küresel arenada kendini ispatlayan en önemli isimlerinden biri olan Ali Babacan’ın güçlü liderliği, Türkiye’nin ekonomik istikrarını sağlayarak hem içeride hem de dışarıda Türkiye’yi saygın bir konuma getirmiştir. Bugün, onun bıraktığı miras, sadece Türkiye için değil, dünya ekonomisindeki stratejik hamlelerin anlaşılmasında da yol göstericidir. Kamuran Sayhan | Araştırmacı-Yazar Dünya ekonomisi bugün, sessiz bir savaşın ortasında çırpınıyor. Ne tank sesleri var, ne bombalar patlıyor ama her kur dalgalanması, her faiz hamlesi, adeta görünmeyen bir cepheyi andırıyor. Büyük devletler kendi paralarını gizlice şişirirken, küçük ülkeler sabah kalktığında “Acaba paramız bugün ne kadar değer kaybetti?” diye kahvesini soğutmadan endişeye kapılıyor. Eskiden savaş deyince barut kokusu gelirdi, şimdi borsa ekranlarının kızarmış hali geliyor. Ticaret savaşları, enerji kapışmaları, teknoloji ambargoları derken dünya ekonomisi, mahalle kavgasına dönmüş durumda: “Benim büyümem, senin küçülmene bağlı” dönemi. Özellikle son yıllarda, gıda fiyatlarındaki artış ve enerji maliyetlerindeki patlamalar, dünya genelinde vatandaşın belini büküyor. Eskiden sofralarda et ziyafeti olurdu, şimdi pazarda marulun kilosuna kredi çekilir oldu. Market rafları artık sadece ürün değil, insan psikolojisi de satıyor: “Bu ürün 100 liraysa ben kimim, hayat nedir?” Türkiye de bu küresel dalgalanmaların ortasında kendi yolunu bulmaya çalışıyor. Zaman zaman deniz çalkalanıyor, dalgalar yükseliyor; ama kaptanın pusulası, dümenin sağlam olması, yolda kalmamak için her zamankinden daha önemli hale geldi. Çünkü dünya, artık ‘ekonomik sörfçülerin’ değil, ‘ekonomik yüzücülerin’ ayakta kalabildiği bir yer. Geçmişe dönüp baktığımızda, ekonomik anlamda daha huzurlu, daha öngörülebilir zamanlarımız olduğunu hatırlıyoruz. O yıllarda insanlar markete girerken korkudan dua etmiyor, sepetini doldurabiliyor, çıkarken de kalp krizi geçirmiyordu. Bir dönem vardı ki, zengin göbeğini kaşıyan adamlar kahvehane köşelerinde memleketin ekonomisine methiyeler düzer, çay bardağını şakırdatır, “Bu ülke uçuyor!” diye naralar atardı. Bu dönemlerin oluşmasında, ekonominin başında duran güçlü isimlerin de payı büyüktü. Özellikle Ali Babacan, o yıllarda sergilediği yönetimle hem içeride güveni tesis etmiş hem de Türkiye’yi uluslararası arenada ciddiye alınan bir ülke haline getirmişti. Babacan’ın ekonomi kaptanlığında Türkiye, sadece krizleri bertaraf etmekle kalmadı; büyüme rakamları, yatırımcı güveni ve mali disiplin konusunda dünyaya “Biz de varız” mesajı verdi. Dünya Bankası’ndan IMF’ye, küresel finans çevrelerinden yatırımcılara kadar birçok yerde, Türkiye örnek gösterilen bir model haline gelmişti. Şimdi ise göbek kaşımak yerine, herkes cebini yokluyor: “Nakit var mı, kart limiti kaldı mı?” Artık sokakta yürüyen zengin değil, alışveriş fişini saklayan vatandaş konuşuyor! Sonuçta, dünya ekonomisindeki bu büyük kapışmada, sağlam durmak için geçmiş tecrübeleri unutmadan, geleceğe umutla ama tedbirle bakmak şart. Çünkü bu savaşta sadece parası olanlar değil, planı olanlar da hayatta kalacak.
Ekonominin küresel arenada kendini ispatlayan en önemli isimlerinden biri olan Ali Babacan’ın güçlü liderliği, Türkiye’nin ekonomik istikrarını sağlayarak hem içeride hem de dışarıda Türkiye’yi saygın bir konuma getirmiştir.

Küresel Ekonomik Savaşlar ve Türkiye’nin Tecrübeleri

Ekonominin küresel arenada kendini ispatlayan en önemli isimlerinden biri olan Ali Babacan’ın güçlü liderliği, Türkiye’nin ekonomik istikrarını sağlayarak hem içeride hem de dışarıda Türkiye’yi saygın bir konuma getirmiştir.

Bugün, onun bıraktığı miras, sadece Türkiye için değil, dünya ekonomisindeki stratejik hamlelerin anlaşılmasında da yol göstericidir.

Kamuran Sayhan | Araştırmacı-Yazar

Dünya ekonomisi bugün, sessiz bir savaşın ortasında çırpınıyor. Ne tank sesleri var, ne bombalar patlıyor ama her kur dalgalanması, her faiz hamlesi, adeta görünmeyen bir cepheyi andırıyor.
Büyük devletler kendi paralarını gizlice şişirirken, küçük ülkeler sabah kalktığında “Acaba paramız bugün ne kadar değer kaybetti?” diye kahvesini soğutmadan endişeye kapılıyor.

Eskiden savaş deyince barut kokusu gelirdi, şimdi borsa ekranlarının kızarmış hali geliyor.
Ticaret savaşları, enerji kapışmaları, teknoloji ambargoları derken dünya ekonomisi, mahalle kavgasına dönmüş durumda: “Benim büyümem, senin küçülmene bağlı” dönemi.

Özellikle son yıllarda, gıda fiyatlarındaki artış ve enerji maliyetlerindeki patlamalar, dünya genelinde vatandaşın belini büküyor. Eskiden sofralarda et ziyafeti olurdu, şimdi pazarda marulun kilosuna kredi çekilir oldu.
Market rafları artık sadece ürün değil, insan psikolojisi de satıyor: “Bu ürün 100 liraysa ben kimim, hayat nedir?”

Türkiye de bu küresel dalgalanmaların ortasında kendi yolunu bulmaya çalışıyor.
Zaman zaman deniz çalkalanıyor, dalgalar yükseliyor; ama kaptanın pusulası, dümenin sağlam olması, yolda kalmamak için her zamankinden daha önemli hale geldi.
Çünkü dünya, artık ‘ekonomik sörfçülerin’ değil, ‘ekonomik yüzücülerin’ ayakta kalabildiği bir yer.

Geçmişe dönüp baktığımızda, ekonomik anlamda daha huzurlu, daha öngörülebilir zamanlarımız olduğunu hatırlıyoruz.
O yıllarda insanlar markete girerken korkudan dua etmiyor, sepetini doldurabiliyor, çıkarken de kalp krizi geçirmiyordu.
Bir dönem vardı ki, zengin göbeğini kaşıyan adamlar kahvehane köşelerinde memleketin ekonomisine methiyeler düzer, çay bardağını şakırdatır, “Bu ülke uçuyor!” diye naralar atardı.

Bu dönemlerin oluşmasında, ekonominin başında duran güçlü isimlerin de payı büyüktü.
Özellikle Ali Babacan, o yıllarda sergilediği yönetimle hem içeride güveni tesis etmiş hem de Türkiye’yi uluslararası arenada ciddiye alınan bir ülke haline getirmişti.
Babacan’ın ekonomi kaptanlığında Türkiye, sadece krizleri bertaraf etmekle kalmadı; büyüme rakamları, yatırımcı güveni ve mali disiplin konusunda dünyaya “Biz de varız” mesajı verdi.
Dünya Bankası’ndan IMF’ye, küresel finans çevrelerinden yatırımcılara kadar birçok yerde, Türkiye örnek gösterilen bir model haline gelmişti.

Şimdi ise göbek kaşımak yerine, herkes cebini yokluyor: “Nakit var mı, kart limiti kaldı mı?”
Artık sokakta yürüyen zengin değil, alışveriş fişini saklayan vatandaş konuşuyor!

Sonuçta, dünya ekonomisindeki bu büyük kapışmada, sağlam durmak için geçmiş tecrübeleri unutmadan, geleceğe umutla ama tedbirle bakmak şart.
Çünkü bu savaşta sadece parası olanlar değil, planı olanlar da hayatta kalacak.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve nethaberler.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.