Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Timur İnce

Memlekete dut zamanı:

Sorsalar “dünyanın meyvesi” nedir diye, kuşkusuz Dut derim.

Latince “Morus alba kagayamae” olarak isimlendirilen Dut bitkisi yaklaşık 400 yıldan beri Anadolu’da yetiştiriciliği yapılmakta olduğu bilinir.

Öyleki dut ağaçları hem 300 yıldan fazla yaşar, hem sulama-bakım-gübre-tarımsal ilaçlara ihtiyaç duymaz hem de üç ay boyunca meyve vermeyi sürdüren bol verimli bir meyve çeşididir.

Eskiler dut zamanını dört gözle beklerlermiş. Yoksulluktan, katıksızlıkdan, hastalıklardan kurtuluşun tek çaresi dut’lar oldu mu o yılı atlattılırmış.

Literatürler; bir insan bir avuç dut ile 100 km yol gidecek kadar enerji elde edermiş denilir.

Tüm canlılar dut meyvesinden faydalanır. İnsan en başta olmak üzere, kuşların hepsi, at, köpek, kirpi, sansar, tilki, inek, koyun, kaplumbağa hatta yılan bile…

Bir dut fidesini istem dışı bir yere dikseniz bile herhangi. İr bakım, çapalama yapmadan, su olmaksızın derhal hayata tutunur, bir kaç yılda gelişir, büyür, göğerir. Dut ağacı dikmek islam dininde sevap sayıldığı gibi Anadolu irfanı gereğince de makbul görülür. Çünkü amaç olarak bir çok börtü böceğin canlının faydalanması gözetilir.

Dut kesinlikle sihirli bir meyve. Limon ve zeytin ile zeytinyağının her ne kadar piarı yapılsa da dut onların çok çok üstünde bir yeri ve prestiji vardır. Limon zeytin her yerde yetişmez ama dut ülkenin her yerinde, bütün bölgelerinde, iklimlerinde, her koşul ve rakamında mutlaka yetişir.

Ortalama büyüklükte tek ağaç bir köyün yıllık ihtiyaçlarını karşılama verimine sahiptir.

Yaş ve kuru meyve gibi bir ünvânı vardır. Hiç bir meyve yaş-kuru şeklinde çift yönlü değildir. Pekmezi, kuru olarak çerezi, şurubu, içkisi yapılır.

Dut yaşken tüketildiği gibi kurutulduğunda uzun yıllar muhafaza edilerek yine tüketilebilir.

Ayrıca kuru dut’a az su değdirildiğinde yaş dut formasyonuna dönüşür hemen.

Yani sakladığın kuru dutlardan beş ay-altı ay sonra yine pekmez, şurup, içki yapılabilirsin.

Bizde eskiler bir çuval dut’un varsa ağa da sensin paşa da sensin diye bir terminoloji geliştirmişlerdi.

Dünyanın en güzel dut’u Doğanyol-Gökçe (Ağvan) (Kemal Sunal’ın doğduğu köy) dutu olsa gerek. Bembeyaz rengiyle, besleyici ve uzun yıllar muhafaza edilebilir gibi özellikleri mevcut. En büyük özelliği de Ağvan sınırları haricinde yetişmemesi… Ağvan dut’u kayısının yaygınlaşması üzerine ağaçların % 80’i gibi oranda sökülerek yerlerine kayısı fidesi ekildi. Şimdi çok az kaldığına dair duyumlar alıyoruz. Eskiden kimse yüzüne bakmazken şu an kilosu 250 tl’den işlem görmekte.

Küçüklüğümüzde sebzeleri dut’lar ile takas yapmaya giderdik. Annelerimiz eşeklere sebze sandıklarını yükler, diğer yaşıtlarımızla (6-7 arkadaş kadar) Ağvan’nın yolunu tutardık. Ağvan susuzları bitmek bilmeyen bir yola dönüşürdü. Terazi kullanılmazdı. Sebze oranında dut verilirdi bize. 50 kg sebze götürdün mü 50 kg dut ile geri dönerdik. Ağvana sebze ile dut takası yapmaya gitmek çocukluğumuzun en büyülü, zevkli hatıraları arasında yerini alır.

Diğer yandan paranın kullanılmadığı bir alış veriş şekli idi. Lidya’lıların parayı keşfetmeden önce yapılan takas sisteminin aynısı…

Duttan yapılan pekmez önemli bir kahvaltılık mamülü olduğu gibi hastalıklara karşı şifa dağıtan, bağışıklık sistemini güçlendiren, enerji deposu, hücre yapısını düzenleyen, çocukların metabolik yönden güçlendiren önemli bir gıda.

Kayısı’da çalışmaya gelen Adıyaman kızlarının yüzüne bolca yaş dut sürdüklerini gördüm örneğin. Sorduğumda güneşten kuruyan cildlerini yumuşak yaptığını parlaklaştırdığını söylediler. Sonra kızların yüzünde açık şekilde dut farkı gözle görülür şekilde fark ediliyordu.

Dut yaprağı yaralanmalarda en hızlı kan durdurma etkisine sahip.

Anadolu’da dut pekmezi hasta insanı en hızlı ayağa kaldıran ilaç olarak kabul edilir.

Yine küçüklüğümüzde bir firar gelmişti evimize. “Bir yerde, düşmanlarım beni kıstırdı, çatışmaya girdim kolumdan vuruldum” demişti. Yaralı halde kaçıp kendimi bir dut ağacının altına attım ve dut yiyerek hem hayatta kaldım hem de yaram enfeksiyon kapmadan bir kaç gün de iyileştim demişti.

Şimdi bir hastaneye yatmadan, tonla antibiyotik kullanmadan, serumlar yemeden, pansuman vs edilmezse hiç iyileşme ihtimali olur mu insanın?

Kemoterapi hastalarının dut pekmezi yemesi önerilmez. Çünkü kemoterapi etkisini derhal sıfırladığı gibi bilgiler yaygındır.

Bence ülkede dut yeme – dut ürünleri kullanma etkinlikleri düzenlemelidir.

Dut Allah’ın insanlara gönderdiği en büyük mucize….

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ