DOLAR

32,7363$% 0.22

EURO

35,5070% 0.15

STERLİN

42,0398£% 0.28

GRAM ALTIN

2.498,65%-0,50

ÇEYREK ALTIN

4.057,00%0,86

TAM ALTIN

16.606,00%-0,18

ONS

2.375,22%-0,66

BİST100

10.922,52%0,65

BİTCOİN

฿%

LİTECOİN

Ł%

ETHEREUM

Ξ%

RİPPLE

%

TETHER

$%

a

TARİHÇİ ŞAFAK TUNÇ İLE ENDERUN MEKTEBİ HAKKINDA MÜLAKAT

1-Sayın Şafak Tunç Enderun mektebi, Osmanlıda hususi bir mekteptir. Mümkün olsa müfredatı da dâhil her meselesinin devlet sırrı içine alınması gerekli bir tedrisat müessesesidir. Böyle bir mektebin yeniden kurulması düşünülmeli midir, düşünüldüğünde nasıl bir çerçeve oluşturulabilir?

Enderun Mektebi, Osmanlı Devleti’nin mevcudiyetini muhafaza etmek ve geliştirmek için vasıflı insan yetiştirmeyi hedefleyen çok önemli bir eğitim kurumudur şüphesiz. Yani Enderûn, Osmanlı Devleti’nde üst düzey idari ve askerî kadronun yetiştirilmesi için oluşturulmuş bir saray eğitim kurumudur. Elbette ki her devri kendi şartları içerisinde değerlendirmek icap eder. Böyle bir mektebin yeniden oluşturulması bu zamanın ihtiyaçlarına göre tanzim edilerek yapılabilirse muvaffak olabilir diye düşünüyorum. Ancak her devir kendi şartları içerisinde değerlendirilmelidir. Terakki geçmişe takılıp kalmakla değil, geçmişten feyz alarak geleceği yakalamak ile mümkündür. 

2-Cumhuriyet döneminde kurulan Siyasal bilgiler fakültesi, Enderun mektebinin boşluğunu doldurabildi mi? Dolduramadıysa neden dolduramadı?

ENDERUN Osmanlı’nın Devleti’nin yönetim zümresini oluşturacak kişilerin yetiştirildiği ilk yıllarda azınlık sonra karma çocukların alınıp yetiştirildiği bir okuldur. MÜLKİYE ise, Osmanlı Padişahlarından II. Mahmut’un merkezi yönetim ve taşra yönetimi ayrıştırması ile ilmiye seyfiye kalemiye sınıflarına ilave olarak kalemiye sınıfının üstünde mülkiye sınıfını oluşturmuş, bu sınıfa gerekli üst düzey yetişmiş elemanı temin için oluşturulmuş bir okuldur. Önceleri, Mekteb-i Mülkiye-i Şahane olarak açılmış ve İçişleri bakanlığına bağlı iken, sonra 1918 yılında Mekteb-i Mülkiye olarak Eğitim bakanlığına bağlanmıştır. Daha sonra, Atatürk’ün isteğiyle İstanbul’dan Ankara’ya taşınarak Siyasal Bilgiler Okulu olmuştur. 23 Mart 1950 den beri de A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi olarak devam etmektedir. Yani ez cümle Siyasal Bilgiler Fakültesi’de esasta bir Osmanlı müessesesidir. 

 3-Siyasal bilgiler fakültesinin müfredatı, batı bilgi evreninden nakledilmiştir. Siyasal bilgiler fakültesinin müfredatını kanıksayarak tahsil eden bir öğrenci (talebe değil), bu ülkeyi ancak batının bir vilayeti veya eyaleti olarak idare ediyor sayılmaz mı?

Sevgili Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde “İlim Çin’de bile olsa arayınız. Çünkü ilim öğrenmek her Müslüman’a farzdır.” buyurmuşlardır. Bir diğer hadis-i şeriflerinde ise  “İlim, müminin yitik malıdır, nerede bulursa alır.” buyurmuşlardır… İlim evrenseldir faydalı bilgi belli bir kavmin malı değildir ve her yerden alınabilir. Başka bir ifadeyle söylemek icap ederse doğru bilginin milliyeti yoktur. Ancak hiç şüphesiz kendi geleneğimizi oluşturan aslî unsurlara mugayir olanların da iyi ayırt edilmesi gerekir.  

Elbette ki bir Müslümanın ilim peşinde koşması en doğru olandır. Fakat günümüzde ilim konusunda batılıların daya çok temeyyüz ettiği de bir hakikattir. Çünkü onlar daha çok gayret gösteriyorlar, araştırıyorlar, mesai harcıyorlar. Hamaset yerine bilim peşinde zamanlarını harcıyorlar. 

Müslümanlara gelince… 

Kur’an ve hadislerde ilim konusunda sayısız emirler bulunduğu halde Müslümanlar, maalesef bu konuda Müslüman olmayanlardan geri durumdadırlar. Bugün İslâm âleminin çektiği sıkıntıların en önemli sebeplerinden birisi de budur kanaatimce. 

4-Enderun mektebi ise bir ülkenin stratejik müesseselerinden birisideğil midir? Bu sebeple Enderun Mektebi meselesine yoğun bir hassasiyetle yaklaşmak ve yeniden telif ve inşa etmek gerekmez mi?

İlk sorunuzda buna bir cevap vermiştim. Dediğim gibi her zamanın şartları değişiktir. O halde geçmişten feyz alarak bu zamana hitap edecek müesseseleri kurmak daha doğru olur. Osmanlı Medeniyeti kendisinden önceki medeniyetleri mesela Selçuklu’yu taklit etmedi, birebir kopyalayıp uygulamadı. Ondan ve çevre bünyesine kattığı kültürlerin uygarlık değerlerini yoğurarak kendi orijinal uygarlığını ortaya koydu. 

5-Enderun Mektebine ihtiyaç duymayan bir ülkenin bu mesele üzerinde düşünmesi beklenir mi? Öncelikle Enderun Mektebi fikrinin telif edilmesi gerekmez mi?

Evet bu konuda bir mesai harcanabilir elbette. Ama bunun akademik çevrelerce dillendirilmesi gerekir. Çünkü bu konu üniversite dışında temellendirilmeye çalışılırsa başarıya ulaşacağını düşünmüyorum. 

6-Enderun Mektebi fikriyatı olmadan, yeni bir ülke, yeni bir cemiyet, yeni bir devlet inşa etme iddiası gerçekçi midir? 

Osmanlı Devleti’nde eğitim, sıbyan mekteplerinden medreselere ve oradan da tekkeler ve meclisler gibi yaygın eğitim kurumlarına kadar geniş bir yelpazeye yayılıyordu. Enderun ise belirli bir “özel” amaç için kurulmuş bir yapıdır. 

Enderun’da imparatorluğun geniş topraklarındaki parlak zekâların potansiyelini tespit ve eğitme işi ile bunların devlet hizmetine kazandırılması esastı. Fakat Enderun’u, dar bir uzmanlık eğitim veren günümüzdeki okullar aynı kefeye koymak da yanıltıcı olacaktır. Çünkü oradan; mimar, nakkaş, ressam, hattat gibi hem idarenin, hem de sarayın ihtiyacı olan her türlü görevli yetiştirilirdi.

Enderun kurulmazsa yeni bir ülke, yeni bir cemiyet, yeni bir devlet inşa edilemez demek bana pek doğru bir yaklaşım gelmedi. Yeni bir ülke, yeni bir cemiyet, yeni bir devlet inşası Allah’a iltica edilerek ve Allah’ın eşrefü’l mahlûkat olarak yarattığı İNSAN esas alınarak yapılabilir. 

7-Yeni Türkiye fikri ve inşası için stratejik müesseselerden birisi olan Enderun Mektebini, siyaset müessesesi, siyasetçilerin pratikteki yoğunluğu dikkate alındığında, bir ilim ve tefekkür heyetine hazırlatması sıhhatli tercih olmaz mı?

Dediğim gibi bu konu ancak üniversite çatısı altında yapılandırılabilirse bir anlam ifade eder. Öbür türlü başlamadan biter. Ancak ilim ve tefekkür heyeti illaki akademik personel olacak diye bir kayıt da konulamaz. 

8-Yeni bir ülke, yeni bir cemiyet, yeni bir devlet, yeni bir medeniyet inşa etmek istiyorsak, önce yeni bir akıl çeşidi ve bünyesi inşa etmemiz gerekmiyor mu? Batının aklı olan pozitif akla mahkumiyetimizi bitiremediğimiz her gün, batıdan bağımsızlaşmak ve ona rağmen yeni bir medeniyet (ülke, cemiyet, devlet) inşa etmemiz mümkün mü? 

Batının aklını beğenmiyorsanız onun daha ilerisini ortaya koymak zorundasınız. Pozitif akıl batının aklı değildir. Allah’ın yaratmış olduğu ve insana lütfettiği bir mazhariyettir. Kur’an’da pek çok ayette zikredilen “akletmiyor musunuz” ifadesi pozitif aklı işaret eder. İlimin milliyeti olmadığı gibi aklın milliyeti, doğulusu batılısı olmaz. Evrensellik iddiasından kopan her düşünce küsufa uğramaya mahkumdur. 

9-Yeni bir akıl bünyesi, kendi akıl bünyemiz ve çeşidimiz olan akl-ı selimdir, öyleyse önce Akl-ı selim mektebini kurmak ve Enderun Mektebini onun bir şubesi olarak düşünmek zorunda değil miyiz?

İyiyi ve kötüyü fark eden sağlam akıl manasında kullanıyorsanız akl-ı selim bu yönüyle sağduyu anlamına da gelir. Bu yönüyle tespitinize katılmamak mümkün değil. Ancak unutmayınız ki Enderun da eğitim görenler devşirme çocukları idi. Sağduyu her insanın yapıtaşında olabilir.  

10-Akl-ı Selim Mektebi aynı zamanda inşa ve idare fikriyatını üretecek ve talimini yaptırır, Enderun Mektebi ise onun şubesi olarak kurucu ve idareci şahsiyeti yetiştirir. İnşa ve idare fikrine sahip olmadan kurucu şahsiyet ve idareci şahsiyet yetiştirilebilmesi mümkün müdür? 

Elbette ki mümkün değildir. Enderun Mektebi eğitim programı amaçları, yapısı ve uygulamaları yönünden bugünkü eğitim kurumlarına bile örnek olabilecek özelliklere sahiptir:  Programda karakter ve kişilik eğitimine sürekli ve sistemli olarak yer verilirdi. Bu da bir yönetici adayında olması gereken bir özelliktir hiç şüphesiz. Hazırlık okullarındaki öğrenciler, ilgi ve yeteneklerine göre askerlik, el sanatları, dil ve edebiyat gibi alanlardan birinde kendini geliştirme imkânı bulabilirdi. Günümüzde kişilik gelişimi konusunda eğitim psikolojisi ihmal edilmektedir. Özellikle mesleki eğitimde insan ve çevre ilişkisi incelendiğinde; eğitim programlarında bu konunun dikkate alınması büyük bir önem arz ediyor bence. 

11-Kadim medeniyetimiz beş ana şahsiyet terkibi üzerine binan edilmiştir; Arifler, Alimler, Mütefekkirler, Sanatkarlar, Tatbikatçılar… Tatbikatçılar, yani hamle ve hareket adamları, fikir ile fiili, nazariyat ile tatbikatı birleştirecek, aralarındaki muvafakati sağlayacak olan kadrodur, bu kadar mühim bir mesele için hususi bir müessese olması gerekmez mi? 

Bu saymış olduğunuz sınıflar birbirinden kesin çizgilerle ayrılan zümreler değildir. Yani bir Arif hem Alim, hem mütefekkir, hem de sanatkar olabilir. Veya bir âlim de öyle.  İlimde temeyyüz etmeyenlerin tatbikatçı olması da zordur. Fikir ve fiil zaten bir arada olması tercih edilen bir durumdur. Bütün mesele bu anlayış ve idrakte olan insanların belirli bir amaç için bir araya gelmesi ve birlikte çalışabilmesidir. 

12-Hamle ve hareket adamları, İslam’ın fiili sahada taşıyıcı kadrolarıdır. Özellikle de halkın aklı gözünde olduğu için, ilim ve tefekkür adamlarından daha çok hamle ve hareket kadrolarını görür ve onları takip eder. Bu sebeple Enderun Mektebinin kıymeti ve tesiri fazladır ve daha görünür haldedir. Bu durum Enderun Mektebinin zaruretini artıran bir sebep değil midir?

Osmanlı’da Enderun çıkışlı olmayan çok hamle adamları yetişmiştir. Allah’ın kime hangi mazhariyeti lütfettiğini bizler ancak kuvveden fiile geçtiğinde anlıyoruz. Çünkü öbür türlü düşünürsek Enderun’daki devşirmeler hamle ve hareket adamı ama Türk asıllılar hamle ve hareket adamı değil gibi ters bir mana da akla gelebilir. Enderun okulunda gerçekten muazzam bir yetişme söz konusu idi. Osmanlı’da, devletin ana kurumlarının işleyişinde çok önemli bir işlev taşır. Böyle bir teşkilatı oluşturmadaki amaç ise; farklı din, dil ve kültürlerden oluşan yapıyı idare edebilecek güvenilir ve kalifiye yönetici kadroları yetiştirmektir. Osmanlı Devleti’nin çok farklı ırklardan oluşan bir sosyal yapısı olması nedeniyle, böyle bir eğitim kurumu için kan bağı yerine kültür ve disiplin temel prensip olarak benimsenmiş; kadrolar da bu anlayış içerisinde yetiştirilmiştir. Ancak Türkiye Cumhuriyeti Devleti çok uluslu bir devlet değildir. Enderun konusu düşünülürken bu konunun gözden kaçırılmaması gerektiğini belirtmek isterim. 

13-Hamle ve hareket adamlarının kuvvet ve iktidarı kendi uhdelerinde toplaması, mevzuun ve hayatın tabiatının da bunu desteklemesi, bu kadroların nefislerinin sürekli bir tahrik altında olduğunu gösterir. Bunun zararlarını telafi etmek için Enderun Mektebinin nasıl bir müfredata ve tedrisat usulüne ihtiyacı var?

Nefis tezkiyesinin sufi geleneğimizde var olan müktesebatından yararlanmak gerekir diye düşünüyorum.  

14-Kurulacak Enderun Mektebinin ufku ne olmalıdır, sadece ülkemizin hamle ve hareket kadrolarını mı yoksa İslam dünyasının ihtiyacı olan kadroları damı yetiştirmelidir? 

İslam dünyasında birlik ve bütünlük derken ne anlaşılması gerekir diye düşünmek lazım. Hatta son zamanlarda bırakın birlik ve bütünlüğü mevcut İslam devletleri bile kendi aralarında bölünmeye başladılar. Bunda elbette ki en büyük etken dış emperyalist güçlerin asırlardır İslam dünyasına yönelik uyguladıkları senaryolardır. Ancak Müslümanlar da mezheplerini din birliğinin önüne geçirerek onlara gerekli desteği vermekten geri durmuyorlar maalesef. Ancak gelecekten hiç de ümitsiz değiliz. Bizler Ümmet-i Muhammed’iz. İnananlar kardeştir ama hepsi tek bir devlet çatısı altında yaşayacaktır diye bir kural da yoktur. 

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

2 HAZİRAN 2024 LGS GÜNÜ BİLGİLENDİRME VE ÖNERİLER