Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

MUSA KARADEMİR YAZDI:KKTC’DE ENTEGRASYON BAŞLAMALI

KKTC’DE ENTEGRASYON BAŞLAMALI Kıbrıs

KKTC’DE ENTEGRASYON BAŞLAMALI

Kıbrıs Adası’nda on yıllardır devam eden müzakereler, diplomatik girişimler, planlar; hem müzakere taraflarını hem de uluslararası toplumu yıpratmıştır. “diplomatik yorgunluk” diye tanımladığım bu süreç, Avrupa Birliği’nin Ada’yı, 2004 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti olarak, hukuksuz bir biçimde tam üye almasıyla, daha da karmaşık hale getirmiştir. 21. Yüzyılın ilk çeyreğine doğru yol aldığımız bu zaman diliminde, sorunhala çözümsüzlük kıskacındadır ve AB’de bu çözümsüzlüğün baş mimarlarından biridir.

Bölünmeye Giden Süreç

1571’de Osmanlı İmparatorluğu tarafından fethedilen Kıbrıs, Osmanlı Devleti tarafından, 1878’de İngiltere’ye devredilmiş, Birinci Dünya Savaşı atmosferinde ise İngiltere Ada’yı ilhak etmiştir. Osmanlı Devleti sonrası kurulan Türkiye Cumhuriyeti, Ada üzerindeki İngiliz egemenliğini Lozan Antlaşması ile kabul etmiştir.

Kıbrıs sorunun başlangıcı sayılan süreç ise 1930’lu yıllara dayanır. Yunanistan, Ada’yı bir Elen İdeası altında, tümüyle Rumlaştırma ve Yunanistan’a bağlama çabasına girişmiştir. ENOSİS adı verilen bu ideanın gerçekleşmesi için de 1955’de EOKA terör örgütü kurulmuştur.

Yunanistan 1954-1958 arasında, Kıbrıs’ta Rumların self determinasyona (kendi kaderini tayin etme hakkı) sahip olduğunu savunmak üzere, Birleşmiş Milletler nezdinde girişimlerde bulunmuş ancak başarılı olamamıştır. Bunun üzerine İngiltere’de 1956’da Türklerin de bu hakka sahip olduklarını beyan etmiştir.

Londra ve Zürih Anlaşmaları’nda yapılan müzakereler sonucunda, 1960’ta İngiltere, Türkiye ve Yunanistan garantörlüğünde Ada’da iki toplumlu “Kıbrıs Cumhuriyeti” kuruldu. Ancak Rumlar, ENOSİS’ten vazgeçmedi ve eşitlik ilkesine aykırı davranarak, Türkleri izole etme çabasına girdi. Bununla da kalmayıp, Türklere sistematik bir şekilde soykırım uygulamaya başladı. Akritas Planı adıyla başlayan bu etnik temizlik, nihayetinde Rum tarafının Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasını tek taraflı fesh etmesiyle fiilen Kıbrıs Cumhuriyeti’ni sona erdirdi.

Üç garantör ülkenin oluşturduğu Barış Koruma Kuvveti’nin Ada’ya müdahalesiyle Ada, 30 Aralık 1963’de ikiye ayrılmıştır. Ada’nın ikiye bölünmesi, Rumların Türkler üzerindeki baskısını sonlandırmamış, şiddet ve katliam, 20 Temmuz 1974’te Türkiye’nin Garantörlük Hakkını kullanarak, Ada’ya Barış Harekatı başlatmasına kadar devam etmiştir.

Nihayetinde, Barış Harekatı sonrasında Ada, Güney ve Kuzey olmak üzere, iki toplumlu, iki devletli bir yapıya dönüşmüştür. 1974’den bu yana da sürdürülen her türlü diplomatik görüşmeler, müzakereler, toplantılar, referandumlar, boşa gitmiştir.   

Şimdi Değişim ve Dönüşüm Zamanı

Gelinen noktada, yapılan bütün görüşmelerin sonuçsuzluğu, 15 Kasım 1983’de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin varlığını geriye dönülemez bir şekilde ortaya koymaktadır. Kıbrıs Adası, iki toplumlu bir federe devlet olma özelliğini kaybetmiştir. Avrupa Birliği’nin tam üye yaptığı, Kıbrıs Cumhuriyeti değil, tek taraflı Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’dir.

Kıbrıs’ta iki devletin varlığını uluslararası toplum kabul etmek zorundadır. Federatif çözüm arayışları 60 yılın sonunda tarihin sıfır noktası olmuştur. Akdeniz’in Mavi İncisi ve Amiral Gemisi Kıbrıs Adası’nda KKTC adında müstakil bir devlet vardır. KKTC’nin uzun zamandır uluslararası toplumdan izole edilmesi, devletin tüm kurumlarını içine kapatmış ve küresel ticaretin ve ekonomik bağımsızlığın dışına itmiştir.

Oysa KKTC yeni dönemde acilen dışa açılmalı ve dünya ile entegre olmalıdır. Devlet yapısı ve kamu kurumları küresel değişimi görmeli ve tüm yasal mevzuatları yeniden ele almalıdır. Öğrenilmiş, hatta dayatılmış çaresizlikle kabuğuna çekilen bir KKTC sürdürülebilir değildir. Türkiye’de bu sürece açık şekilde her alanda destek vermelidir.

Geçmiş yıllarda bir konferansta, Tayvan Modeli’ni önermiş ve kurumların global işbirliğine gitmesi gerektiğinin altını çizmiştim. Ticaret ve sanayi odası, diğer odalar, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları vb kurum ve kuruluşlar, uluslararası muadilleriyle işbirliği ve güç birliği yapmalıdır.

BDU İş İnsanları ve Diplomatlar Birliği, KKTC’nin her zaman yanında ve destekçisidir. BDU, Türkiye’den ve yurtdışından KKTC’ye yatırım yapılması, KKTC, Türk ve yabancı yatırımcıların bir araya gelmesi için ticari diplomasi yürütmektedir. Bu noktada BDU, gayrimenkul sektöründe yatırım yapmak üzere, KKTC’de şirket kurulmasına rehberlik etmiş ve BDU üyesi yatırımcılara KKTC’de yasal mevzuatlar, yatırım fırsatları ve şirket kuruluşları hakkında danışmanlık hizmeti vermiştir.  

KKTC müstakil bir devlettir ve devlet olma sürecinin sorumluluklarını, dünya ile entegre olarak gerçekleştirmelidir. 

Hnr. Dr. Musa Karademir

BDU Uluslararası Diplomatlar Birliği Başkanı

United Kingdom EODP Türkiye Başkanı ve İyi Niyet Büyükelçisi

TÜRFED Federasyonu Kurucu Genel Başkanı

TÜKON Tüketiciler Konfederasyonu Kurucu Genel Başkan Yrd.