Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mehmet MEMDOĞLU

Sükûtun Erdemi!..

Düşünmek, düşündüğünü söz ile ifade etmek, Allah’ın insana verdiği büyük nimetlerdendir. 

Çoğunlukla, okumadan bilgi sahibi olan ve hemen her konuda fikir beyan eden bir toplum olduğumuz için “sözün”, gerektiği yerde dinleme zahmetine katlanamadığımız için de “sükûtun” kıymetini bilmeyiz.  

Söz ve sükûtu karşılaştırmak amacında değiliz. Biliyoruz ki her iki halin de insanın bedeni ve ruhu üzerinde farklı işlevleri ve etkileri vardır. Sözün ve sükûtun ne kadar etkili olduğunu, yaşayarak tecrübe ediyor insan. Öyle zaman vardır ki dile getirilen bir söz, silahtan daha etkili olurken, gerektiğinde sükût etmenin de yaşanabilecek acı olaylara engel olduğuna şahitlik etmişizdir. “Söz gümüşse, sükût altındır” atasözünün manasına uygun hareket ederek, “sözü” ve “sükûtu”  israf etmemeliyiz. 

Kimi zaman, kelimelere ihtiyaç duymadan, duygu ve düşüncelerimizi hal ile dile getirmek istesek de günlük iletişimimizi, kelimelerin hakkını vererek, muhatabımızla tartışmadan nahif ve sade bir anlatımla dile getirmeye ihtiyaç duyarız. Bu hâl, “kelam-ı kibar” halidir; sözü güçlü kılan da kelam-ı kibardır. 

Hakkı ve hakikati dile getirmek elbette ki erdemli bir duruştur. Haksızlığa ve zulme sessiz kalınmaz; “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.”  Haliyle, haksızlığa ve zulme sessiz kalmak, erdemli bir duruş değildir. 

Vakti zamanında dört arkadaş bir araya gelerek,“Susmanın erdemi” üzerine sohbet etmeye başlamış. İçlerinden biri, “Konuşmadığıma değil, konuştuğuma pişman olurum. Kimi zaman düşünmeden konuşur, pişman olduğumda ise dilim beni dilim dilim eder” demiş.

İkincisi, “Söylemediğim sözün efendisi, söylediğim sözün esiriyim” diyerek, düşüncesini dile getirmiş. 

Üçüncüsü, “Konuşanlara şaşarım ki söylediklerinin çoğu aleyhine tanık olur. Ağızlarından çıkan sözler, sahibini yaralar” diyerek, sohbete eşlik etmiş. 

Dördüncüsü ise “Konuşmayı kabul etmemek, söylediğimi reddetmekten daha kolaydır” demiş, arkadaşlarını tasdik etmiş. 

Gereğinden fazla konuştuğumuzda yanlış sözler söyleyebilir, kalbimize emanet edilen ilahi ve beşeri sırları ifşa edebiliriz. Kelime kelime, insanın ve insanlığın tüketildiği bu çağda neden ve ne için sükût ettiğini bilmeli insan. Bazen, binlerce sözün insana tesir etmediği anlarda sükût etmek,insanı tefekküre sevk eder; tefekkür de ruha şifadır.  

Yunus Emre sözü, “Söz ola kese savaşı söz ola bitire başı /Söz ola ağılı aşı bal ile yağ ede bir söz” olarak dilegetirirken, yaşadığımız çağda, altın gibi değerli olan sükûtun karşısında, gümüş kadar ucuza satılan kelam oluvermiş söz. İç âlemini zenginleştirmiş olan kâmil insanlar,  sözün hayır kapısı olduğunun bilincinde olduklarından, dillerini ve hallerini malayani sözlerle kirletmezler.

Sözün gücü karşısında, sükûtun erdemli duruşu vardır; evet. Bu erdem sadece dilin değil, kalbin ve bedenin diğer azaların sükûtu ile mümkündür.  Söz insanın terazisidir, fazlası ziyan, azı vakardır. Sükût ise aklın ziyneti, cehaletin örtüsüdür.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ